, , , ,

Bu yazımı okumadan geçmeyin


 

Zor çok zor zamanlardan geçiyoruz.

Unutmamanız gereken sağlığımız.

Bu yazımı okumadan geçmeyin.

Birkaç dakika saniye durup lütfen düşünün, ne olacak yarınımız.

Önce sağlık !Kasım ayı sonu  20 si ile aralık ayının ilk haftasına kadar çok zor.

Sürecin can seslerini duymak istemiyorsak, sevenlerimize tekrar kavuşmamız ,sarılmamız ,dost kahveleri içmemiz, kahvaltı sofralarda buluşmamız için içimizde korku olmadan içtenlikle dertleşip omuz omuza sevinçlerimiz ve üzüntülerimizi paylaşabilmemiz için ne olur dikkat edelim.

Eyvah  demeden geç kalmadan bir düşünmenizi istiyorum sizden. Tek ricam  ailenizi çocuklarınızı yakın arkadaşlarınızı çalışma arkadaşlarınızı tüm benliğinizle düşünün.

Bizler ne badireler atlattık, halen atlatmaya  çalışıyoruz.

Halen daha enkaz taşlarının molozların altından çıkmaya çalışıyoruz dimi.

Soruyorum önce kendime, sonra size; sevgi dolu ve anlayışlı kişileri şöyle bir gözünüzün önünden geçirin.

Tuhaftır ama bu kişilerin geçmişlerini de şöyle bir düşündüğünüzde, aslında onların bugüne kadar birçok zorlukla mücadele etmiş, yaşamları boyunca maddi ve manevi kayıplar yaşamış,

 ancak başına gelen her şeye rağmen kendilerini bu sıkıntılardan kurtarmayı başarmış kişiler olduğunu göreceksiniz.

Hayatları boyunca birçok inişli çıkışlı dönemden geçmiş olan bu kişiler, sadece çevrelerindeki diğer insanlar tarafından takdirle karşılanmakla kalmamış, aynı zamanda hayatı algılama biçimi olarak da kendilerini bambaşka bir noktaya taşımayı başarmışlardır. Ama onlar sahip oldukları bu özellikleri hiçbiri doğuştan gelmedi. Hepsi zaman içinde yavaşça gelişerek bu noktaya geldiler.

Her birimizin hayatımız boyunca karşılaştığı ya da karşılaşabileceği bu zorlu zamanlardan daha güçlü ve daha “farkındalıklı” bir şekilde çıkmak için ihtiyacımız olan kendinizdeki gerçeği bulun bakın.

 Bugün birçoğumuz kendimizden, gerçekliğimizden ve en çok da duygularımızdan korkar haldeyiz.

 Hiç durmadan hayatın, sevmenin ailenin değeri ve aşkla ne kadar muhteşem şeyler olduğundan bahsedip, bir yandan da onlardan alabildiğine kaçıyoruz.

 Gerçek duygularımızdan sürekli saklanma halindeyiz. Peki, sizce insanoğlu bir yandan hayatı ve aşkı bu denli kutsarken, neden bir yandan onlardan sürekli kaçıp saklanıyor?

 Bu çelişkinin açıklaması aslında çok basit. Hayat  kimi zaman acı verir ve bu ihtimale hiç kimse katlanmak istemiyor.

Bir çoğumuz hayata yeni yeni adım atmaya başladığımız dönemlerde, acının ne kadar kötü ve zararlı bir şey olduğu konusunda inandırıldık.

 Oysa ne hissettiğimizi gerçekten hissetmeden gerçek hayat ve gerçek sevgiyle nasıl başa çıkacağız? 

Acı aslında bir uyanış anlamına gelir.

 Yaşadığınızı ve sevdiğinizi hissedebilmeniz için acıyı da hissedebilmeniz gerekiyor.

 Ancak ne yazık ki insanoğlu çoğu zaman acısını bastırma ya da göstermeme eğilimindedir.

 Şunu fark edin. Acı da tıpkı güzel duygular gibi bilinçli bir şekilde taşımanız gereken bir duygu.

Unutmayalım ki ne kadar güçlü olduğumuzu ancak gerçekten güçlü olmamız gereken zamanlarda fark edebiliyoruz.

 Bu yüzden ayağa kalkın, acının da eninde sonunda bir “duygu” olduğunu kabul edin.

 Onu bastırmaya, görmezden gelmeye çalışmayın. Yaşadığınız acıdan utanmayın.

 O sizin bir parçanız. Hayatın ve aşkın gerçekleriyle tanışmanız için acının size getirdiği olgunluktan faydalanın.

 Zor zamanlarda moral bozukluğuyla dolu günler yaşamanız oldukça doğal.

Her şeyin her zaman mükemmel olduğu bir hayat istemek, dalgaların sadece yükseldiği ama asla vurmadığı bir okyanusta yüzmeyi istemek gibi bir şey aslında.

 Ama yükselen dalgaların da düşenlerin de aynı okyanusun bir parçası olduğunu fark ettiğinizde işte o zaman bazı şeyleri akışına bırakabilmeyi ve tüm bu iniş çıkışların farkında olarak huzuru bulmayı başarabileceksiniz. Hayatınızdaki tüm çıkışlar aynı zamanda büyük inişlere gebe.

Diğer bir deyişle, hayat kesinlikle mükemmel değil. Ama kötü de değil. Asıl amacımız asla mükemmel bir hayat yaratmak olmamalı. Aksine mükemmel olmayan bunca şey içinde olabildiğince iyi bir hayat yaşamak olmalı. Sabah kalktığınızda etrafınızdaki her şeye daha olumlu bir gözle bakmak hiçbir şey kaybettirmez. Aksine sizi sarmalayan her şeyin, tüm dünyanın aslında ne kadar olağanüstü olduğunu bir düşünün. Yeni başlayan her günün ise bir armağan.

Hayata hiçbir zaman “sıradan” bir şeymiş gibi bakmayın.

Herhangi bir olumsuz durumun yarattığı acının sizi umutsuzluğa sürüklemesine, tatsızlıkların sizin sevecenliğinizi alıp götürmesine asla ama asla izin vermeyin. Her ne kadar birileri sizi aksine ikna etmeye çalışsa da “dünyanın harika bir yer olduğu” fikrini savunmaktan asla vazgeçmeyin. Önce düşüncelerinizi, sonra da tüm gerçekliğinizi değiştirmiş olacaksınız böylece. En büyük korkularınız, aslında olmayanlar

Zorlu zamanlarda kalbinin sesini dinlemek ve adım atmak kolay değil bunu hepimiz biliyoruz. Asıl trajedi ise kalbinizin sesi yerine korkunun söylediği yalanları dinleyerek başlıyor. Unutmayın ki dünya üzerinde bu kadar çok sayıda insanı yönetmeyi başaran daha büyük bir güç yok. Aslına bakarsanız korku hiçbir zaman göründüğü kadar büyük bir güç olmadı. Korku, sadece ona izin veren zihinlerde derinleşebilir. Eğer kontrolün korkularınızda değil sizin elinizde olmasını istiyorsanız, onu ele alın. Şimdi!

Yaşam enerjinizi yavaşlatan, hatta belki durduran korkularınızı bir an önce tespit edin ve onların üzerine gidin. 

Bunu yaparken en büyük yardımcınız “sözcükleriniz” olacak. Korkularınızla yüzleştiğiniz sürece onları alt edebilirsiniz. Cesur olun. Ancak cesaretin “korkmamak” anlamına gelmediğini de her zaman hatırlayın. Cesaret aslında korkunun ileriye doğru adım atmanıza engel olmasına izin vermemek anlamına geliyor. Kendine güven, yolunu belirle kalbine acılarla doldurma bilincinizi yenileyin.

 Ayşe- Fatma- Hülya- Azime- Aziz- Akın- Aykut- Murat- Ferda- Figen- Hasan- Hüseyin-Osman-Bilal- Gamze- Zeynep- Hatice- Özlem- Özge- Özcan- Celal- Cemile- Cengiz- Çiğdem -Sibel- Sevgi- Selin- Serpil-Selda- Saliha- Saime-Zennur- Zeliha- İbrahim- Vehbi- Birol- Pervin- Elçin- Elvan- Erkan- Ercan Şule- Ayça- Ekrem- Ercan- Erdinç- Orhan- Sertaç- Selma- Kenan- Kemal-Ferdi- Gül- Gülsüm-

Gülay- Gülcan- Hakan- Hakkı- Seren- Demet- Derya- Bülent-Büşra- Begüm- Yalçın- Nurcan- Nuran- Nurhan-Lale- Şengül- Şeyda- Şermin- Turhan- Tugay- Tülün-Temel- Tahir- Yasemin-Yasmin- Yasin- Oktay- Okan-Hayri- Ayhan- Halil- Haşim- Funda- Zehra- Ceyla- Ceyhun- Cemal- Şeyma- Arif-Abdullah- Abidin- Asiye-Ahmet- Avni

 İsminize kendinize güvenin, isminiz kimliğinizin dna sını yansıtır. İsminiz kişiliğinizi geleceğinizi yansıtır. Kendine güvenen aslını bilir, kendine ismine güvenmeyen aslını bulamaz.

İsmini taşıyan ilmini taşır yaşatır.

İsminizle yaşayın, sevgiyle huzurla sağlıkla yaşayın.

Share:
Yer: İstanbul, Türkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder