Hoş geldin ya şehri ramazan

 

Ramazan ayı


Hoş geldin ya şehri ramazan.

 Evimize huzur sadet getirdin. Hoş geldin bedenimize ruhumuza şifa verdin, hoş geldin bizlere. Tüm İslam aleminin ramazanı mübarek olsun.

 Oruç, bizlere merhameti aşılıyor, oruç duygularımızı yeniden geliştiriyor yeniliyor ve bedenimizi rumuzu tazeliyor.

 İmam Zeynelabidin (a.s): “Selam sana olsun ey Ramazan ayı ki, hiçbir ay seninle fazilette yarışamaz.”

İmam Sadık (a.s): “İnsanın başına bir bela (musibet) geldiği zaman oruç tutsun.”

Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayı bütün ayların, Kadir gecesi ise bütün gecelerin efendisidir.”

Resulullah (s.a.a): “Cennet dört kişinin özlemini çeker, ….biri de Ramazan ayında oruç tutandır.”

Resulullah (s.a.a): “Kim Ramazan ayını oruçlu geçirir ve haramlardan ve iftiradan sakınırsa, Allah ondan razı olur ve cenneti ona farz kılar.”

İmam Bakır (a.s): “Ramazan ayının diğer aylara üstünlüğü Resulullah’ın diğer peygamberlere üstünlüğü gibidir.”

Resulullah (s.a.a): “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, başlangıcı rahmet, ortası mağfiret ve sonu Cehennem ateşinden kurtulmadır.“

Resulullah ( s.a.a.): “Oruç sabrın yarısıdır. 

Oruç Sağlığımızı Korur 

Oruç, Nimetlerin kıymetini bizlere öğretir 

İnsan, en güzel yaratılmış varlıktır işte şimdi değerimizi verilen nimetlerin kıymetini bilme zamanı insan elinde olan nimetlerin kıymetini ancak bunlar elinden çıktıktan sonra anlar. Fakat iş işten geçtiği için bunun bir yararı olmaz. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan insanın gözünde bu nimetlerin değeri daha iyi anlaşılır.

Allah Tealâ şöyle buyuruyor:

"And olsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım" (İbrahim:7)

Oruç, insana Sabırlı Olmayı Öğretir

Oruç tutmakla belirli bir zaman kendini yememeye, içmemeye alıştıran insan, hayatta karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılara ve sıkıntılara dayanmayı, zorlukları yenmesini bilir.

Oruçludan Beklenen

Oruç, sadece yemeyi içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır.

Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peşinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır. Oruçludan beklenen budur.

Oruç tutan bir Müslüman çeşitli yemeklerle donatılmış sofranın başında helâl olan nimetlere elini sürmez, sabırla iftar vaktini bekler.

Allah'ın emri karşısındaki bu teslimiyet ulvî bir manzaradır. Orucun Müslüman’a kazandırdığı bu irade terbiyesi, insanı nefsani arzuların esaretinden kurtarıp adeta melekleştiren gerçek bir eğitimdir.

Şimdi insafla düşünelim:

Helâl olan şeylere bile elini sürmeyen bu oruçlu, nasıl olur da harama el uzatabilir. Vücudunun ihtiyacı olan faydalı yiyecek ve içecekleri istediği zaman bırakabilen bir mü'min, nasıl olur da zararlı maddeleri  kullanmaktan vazgeçmez.

Oruç bize, belirli bir süre helâl olan şeylerden uzaklaşmakla haramlardan sakınmayı öğretir.

Orucun Mükâfatı

Lütfü ve ihsanı sonsuz olan yüce Allah, kullarının ibadetlerine, yaptıkları iyiliklere bire ondan yediyüz katına kadar mükâfat vereceğini bildirdiği halde, bir kudsî hadiste: "Oruç benim içindir, onun mükâfatını ben veririm." (Buhari, Savm, 9; Müslim Sıyam, 30) buyurarak oruca ayrı bir önem vermiş: dolayısıyla mükâfatının çok daha fazla olacağına işaret etmiştir.

Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrılan, "Reyyan" kapısından cennete girecekleri Peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. (Buhari,Savm,9;Müslim Sıyam,30)

Oruç Kimlere Farzdır?

Bir kimseye orucun farz olması için kendisinde üç şartın bulunması gerekir. Bunlar:

1. Müslüman olmak, 2. Akıllı olmak, 3. Ergenlik çağına gelmiş bulunmak.

Ergenlik çağına gelmeyen çocuklara oruç tutmak farz değildir. Ancak bünyelerine zarar vermeyecek şekilde çocukları da yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırmak uygun olur.

Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder